SONDEMLER

 sabah 7buçuk gibi uyandım ve ayşe berra için 2 tane tost yaptım kahvaltı için. o sırada ilaç alarmı çaldı. ilacını içirdim. son hap. yeni kutu almam lazım. berra'yı uyandırdım ve kahvaltısını etti. tostun sadece birini yedi. diğerini bıraktı. bir bardak da süt içti. sonra giyindi. ve beraber çıktık. onu 35C'ye bindirdim. ben ise yürüyerek karakola gittim. bu gün hava serin ve yağmurlu ılacakmış. o yüzden ex dünden montunu getireceğini ve sabah ondan alıp ayşeye götürmemi istemişti. gidip berra'nın montunu aldım. aşağı inip vermek yerine camdan attı. canım sıkıldı buna ama üstünde durmadım pek. hemen okula gittim. hala ders başlamamış. yukarı çıkıp montunu berra'ya verdim. giderken biraz fatihle şakalaştım. sonra eve gitmek için yürümeye başladım. setbaşından geçerken mustafayı gördüm. konuşurken bülentin geldiğini ve bursada olduğunu söyledi. vay! yakalamam lazım. beklemeye başladım. hava serin. üstümdeki monta rağmen üşüyorum. sürekli dükkanın önünde volta atıyorum ıs

 sabah erkenden uyandım. ayşe berra uyuyor. uyandırmadım. salonda zaman geçirirken berra da uyandı yanıma geldi. hemen gidip necati ustadan kahvaltılık birşeyler aldım. onları yedik. kahvaltıdan biraz sonra zeyno da geldi. kızlar takılırken dilek aradı. konuşmak için dışarı çıktım. sahilde dilekle konuştum biraz. bülentle olan ilişkisini anlatırken ağlamaya başladı. bülent ile dilek arasında ilişki koçu gibi birşey oldum. psikologluk ediyorum. biz konuşurken bülent geldi. telefonu kapattım. arka bahçeye gittim biraz. şeftali fidanında en az 50 tane var. epey şeftali toplayacaz. trabzon hurması bile var bir sürü... eve çıktım. kızlar film izliyor. filmden sonra zeynoya biraz cümlenin ögeleri konusunu anlattım. flaş bellek yanımda değil diye (yanımdaymış meğer) taravirileme yapamadım. biraz kitap okudum. kızlarla film izledim. hava kötü. serin ve rüzgarlı. dışarıda zaman geçiremiyoruz o yüzden. zaten bilgisayar da htmı kablosu ile tv'ye bağlı. kullanamıyorum. telefon ile twiterda zam

 sabah erkenden uyandım ve neredeyse 1 haftadır yazmadığım blogu yazmaya koyuldum. bir de müzik açtım kendime. birkaç saat sonra ayşe berra uyanmış. ben yazmaya dalmışken bana seslenmiş. kulaklıkla deep purple dinlediğim için duymamışım. yastık attı kafama. ödüm koptu. hemen gidip ufak çaplı bir yastık savaşı başlattım. sonra kedileri izledik. oynaşıyorlar. kahvaltı için yumurta, salatalık ve domates hazırladım. Sürwkl8 kedileri izlemeye gidiyor. dünden kalma filmi izlemeye başladı. sonra başka kısa filmler açtı. oyuncak hikayesi filminin ilham kaynağı olan ilkel bir pixar animasyonu izledik. kızım artık hikayeler yazıyor ve günlük tutuyor. hikayelerin zaman içinde nasıl geşliştiğini, ilkel fikirlerin zaman içinde olgunlaştığını anlattım. mesela, wall-e filminde forky varmış. farkedince şaşırdık. oradan alıp fikri geliştirmişler yıllar sonra. canı çilekli gofret ve çubuk kraker istedi. gidip istediklerini aldım. basit ıvır zıvır alışverişi bile 160 lira tutuyor artık. harunu aradım. ge

 sabah uyandım ve evde oyalandım bir süre. keşke nilüfer gelse diye aklımdan geçirdim ama kadın uykusuzluktan ve yorgunluktan pert durumda. mazur görmek lazım. öğlene doğru dükkana gittim. vergi dairesine gittim sonra. google'dan alacağım reklam parası için vergi numarası lazım. hiç yardımcı olmadılar. tipik türk bürokrasisi. vişne caddesindeki daireye gitmem lazımmış. işyeri kiraları ile ilgili soru sordum. vergi sistemi bok gibi, hiç değişmemiş. bu ülkede vergi veren salak hatta vatan haini. vergi veren ülkesine kötülük ediyor. bunlara vergi falan verilmez. beni anında kümese kendi ayağıyla giren kaz olarak görüp sikmeye niyetlendiler. ulan, kitra kazancını hiç bildirmesem ruhunuz duymaz. zaten senelerce benim hiçbir kazancımı tespit edemediniz. iş yapmak nerde, maliyeciler nerde... tek işleri kümestekşi kazları acımasızca yolmak. abv. telekoma gidip ayşe berranın telefon faturasını ödedim. 2buçuk katı fazla çıktı fatura. ex'e sordum. limit aşmış. gene bana ayar vermeye kalkı

 sabah erkenden uyandım. nilüfer uyuyor. uyurken cok güzel görünüyor. ilişmedim. uyudu. uyanınca odada bana revü yaptı. tamamen çıplak değil ama vucudu meydanda... kolundan yakalayıp yatağa çekmek istedim ama yakalayamadım. gene memelerine silikon taktırmaktan bahsediyor. memelerinin olmasını istediği halini eliyle yapıyor. şiddetle itiraz ediyorum. sabah beraber kahvaltı ettik. 10buçukta bir randevusu var. film ve dizi izliyorduk. yarım kaldı,  gitti. ben de okul veli toplantısına gittim. ex yok. en olması gereken toplantıymış aslında. genel toplantı lgs ve kurs mevzuları ile geçti. berra'yı lgs'ye sokayım mı bilmiyorum. çocuk güzel sanatlar lisesine gitmek istiyor ve orası için sadece yetenek sınavı gerekiyor. bunu ex ile konuşmamız gerekecek. arada gökhan aradı. buluşalım dedi ama mümkün değil. genel toplantı bittikten sonra sınıfa geçtik ve devran konuşmaya başladı. sınıftan yaka silkiyor. sınıf berbatmış. isim bile vererek çocuklardan şikayetçi oldu. durum felaket, öyle şe

 geceyarısından sonra nilüferi eve bıraktıktan sonra beni bir evham ve endişe sardı. ya beceremezsem, ya karşıma çıkacak vücud hoşuma gitmezse, ya tahrik olmazsam. porno izleye izleye bütün dengelerim darmaduman oldu. gece mesajlaştık uzun uzun. sabah uyandım. öğlene kadar işim olduğunu söylemiştim nilüfere. kiracı arayacak ve onunla buluşacağız. ama aramadı. koltukta öğlene kadar telefon bekledim. youtube videoları izledim. harun aradı ve cumartesi için sözleştik. şu ev işini bir hale yola koymamız lazım. zaten bütün ramazan boyunca buluşmak istemiştim, mümkün olmamıştı. öğleden sonra kiracı aradı. dükkana gittim. bir kadın. pilav satacakmış. su aboneliğinin olmaması sıkıntı onun için. gene de kiralamaya karar verdi. belediyeye gittim. numaratajdan şu anki güncel adres bilgilerini aldım. ellerindeki veriler eksik. bölgeyi fotoğraflayacaklar. salı günü belediyeye gene gidecem. selahattine uğradım. 10 kere uğruyorsam ancak birinde yerinde buluyorum. oradan buskiye gittim. su aboneliği i

 sabah erkenden uyandım ve bankaya gidip ahmetin maaşını çektim. nilüferle 5 parasız buluşamam. iki bankaya ödeme yaptım. ikisi de gecikmeye girdi. eve dönüp evde hazırlık yaptım. bulaşıkları hallettim. ortalığı süpürdüm. banyo, traş vs... 9'da bando gösterisi var. zar zor yetiştim okula, bando takımı okul bahçesinde. ceren'in babasıyla konuştuk biraz.  bando mahalle içinde marşlar çalarak yürüyüşe geçti. korteje eşlik ettim.  resimlerini çektim. video çektim ama becerememişim hiç.  okula döndük. çocuklarla okulun arka bahçesinde şakalaşıp eğlenirken ex geldi. geç gelmesinin sebebinin uyumak olduğuna eminim.  ve beni sinir etti. çocuklara talimatlar yağdırıp onları ayağa kaldırıp ellerine de enstrumanlarını aldırarak poz verdirdi. yürüyüşe gelmedi ya. sanki çalıyorlarmış gibi resimler çekerek vicdan masturbasyonu yapacak. (bu tanım tuğbaya ait, olayı anlattığımda böyle dedi) bütün 23 nisan gösterisini izledim. güzeldi. allahtan hava da güzeldi. benim başıma geldiği gibi yağmur

 sabah uyandım. nilüfere mesaj attım.onunla yazıştık epey. yarın için randevulaştık.  dükkana gittim.  bülent yok, 1 ay didimdeymiş, epey kızdım ve dükkanın içinde epey söylendim. ecem şaşırdı. tülümene  telefon ettim, biraz didiştik. bana klasik numarayı çekiyor. aklısıra. istanbula gidip gelip bana bugün para verecekti güya. ben didime gideceğimi söyledim sen anlamamışsın ayağı yapıyor. konuyu oraya çekmesine izin vermeden para mevzusuna getirdim ve bana mutlaka para ayarlamasını söyledim. parasızlıktan emekli promosyonunu yeniledim. bugün araması gereken kiracı aramadı. başka biri aradı kira için, kira bedelinden taviz vermiyorum. herkes indirim istiyor. boş tutarım daha iyi. muhammed hoca ile dertleştim. bülentin ne kadar bok bir herif olduğu muhabbeti, akşam üzeri eşerler'i ziyaret ettim, çene çaldık epey. o sırada yanında olan bir z kuşağı oğlanın çalışmaya götü olmaması çok ilginçti. sektörünün en kafa şirketi iş teklif etmiş ve çalışma şartları kötü diye kabul etmemiş. bu z

 sabah 7 uyandım. bülent salonda uyuyor. gece 4buçuk gibi yattık.ben 1 saat daha uyumadım. mast yaptım. üst katta yatakta oyalandım. büloyu 9 gibi uyandırdım. zaten sesi gelmeye başlamıştı. kuymak yaptım. zeytin peynir çay ile kahvaltı ettik. dışarı çıktık. ona bursayı gezdireceğim. önce yeşil türbeye götürdüm. sonra antikacıları gezdik. antikacıdan bir vazo aldı. şık birşey. araba müzesine gittik. orayı gezerken gözlüğünün kayıp olduğunu farketti. aynı yoldan geri döndük ama yok. sonra gözlük arabada çıktı. sohbet ederken atatürk'ün sübyancılığından bahis açıldı. inanmıyorsan seni hünkar köşküne götüreyim. benim birşey söylememe gerek yok. ortamı görür görmez anlayacaksın dedim. arabaya binip köşke gittik. tam kapandığında gelmişiz. saat 13'e kadar beklemeye karar verdik. bir yere oturduk. sonra fiyakalı bir yer boşaldı. deri koltuklu falan. hemen oraya geçtik. çayımızı içerken 2 kasdın, 2 çocuk ve ve 1 yaşlı kadın geldi. meğer bizden önce orada oturanlarmış. yerimizi kapmışsı

 sabah şakır şakır yağmur yağıyordu. bu iyi benim için aslında. bütün polenler yere iniyor. öğlene doğru dindi. dükkana gittim. bülo orada, minibüsü de dükkanın önüne parketmişler. içi dolu, ortadaki koltuğu sökmüşler, arka koltuk duruyor. onu da sökerse daha çok mal koyabileceğini söyledim. onu yatak olarak kullanacağından bahsetti. ben de şişme yatak almasını, çok daha iyi olduğunu söyledim. her zamanki tavrıyla karşı çıktı. yarım saat sonra nerden alabileceğini soruyordu. binek-van tartışmasına da girdi benle. aracın van olduğu her halinden belli. koltuklu van. bir sürü itiraz etti boş yere. gene ben haklı çıktım. proje çizdirip binek araca çevirmekten sözetmeye başladı en sonunda. binek diye inat etti ve pes etti sonunda. eve döndüm, fatih aradı. hard diskleri muhasebeci ahmete teslim etmiş. gidip aldım. eve dönüp içeriğini kontrol etmeye başladım. herşeyi kurtarmış gibi görünüyor.bir kadın kira için aradı. giyaben anlaştık. bülent barbin aradı sonra. oğlunu bilecik'e askere bı

 bunalım ve depresyon iyice çöktü üstüme. en büyük tetikleyici yalnızlık ve parasızlık... sabah evden çıktım öylesine. setbaşından geçerken bülentin orada olduğunu gördüm. istanbula gidecekti güya. bülente ex'den gelen para isteme yazışmalarını gösterdim ve para istedim. yarın dedi. masal. sallayabildiği kadar sallayacak. ama bu sefer izin vermeyecem. orada hiç oyalanmadım. okula gittim: bu akşam berra bana gelecek, sinemaya gidecez. planımız bu... planı konuşmaya gittim. bahçede bando kıyafetli çocuklar var. biri de kızım.  planda bazı değişiklikler yaptı berra. 2 arkadaşı daha gelecekmiş filme. yarın gidilecekmiş. akşam eve kendisi gelecekmiş. anlaştık. oradan eve dönerken haftasonu yemek için malzeme aldım. 2 kredi kartı da işlemedi. durum felaket. bankadan emekli promosyonu yapmaya niyetlendim ama sonra vazgeçtim. banka kartı ile ödedim. o da eksi bakiye zaten. eve gidip patates yemeği yaptım. bir de pilav. günün kalanını evde geçirdim. akşam üzeri bülent barbin aradı. ilk başt

 neredeyse tüm günü evde geçirdim. sadece öğlene doğru kiralık dükkan için anadolu mahallesine gittim. aslında sabah erkenden arabayı alıp kumlaya aslan'ın cenazesine gitmem gerekiyordu ama unuttum. zaten geç uyanmıştım. öğlene doğru kiralık yer için biri aradı. emlakçı çıktı sonradan. beni apar topar dükkana getirtti ama müşterisi görüp beğenmemiş. ufakmış. başka müşteri de getirebilirmiş. getirsin. beni bağlamaz. oraya gitmişken eminde saç sakal traşı oldum. emin kira borcu olmadığını falan sanıyor. bu oğlanı tahliye ettem gerek. ödeyemiyor, ödeyemeyecek de... . eve dönüş yolunda yağmur patladı. davutdede metro istasyonunda mahsur kaldım bir süre... bugün evde edip için hesap yapacaktım güya... bir de kiracı sözleşmelerini ve ihtarnameleri bulmam gerek. bir de vakıfbank kira ödemelerini... bunları serdara götürmem gerek. ediple hesaplaşıp elektrik ve korkulukları ona yaptırtmalıyım. günü yapmam gereken işleri erteleyip zamanı boşa harcayarak geçirdim. biraz taravirileme... biraz

sabah evde biraz oyalandıktan sonra elektrikli termosifonu alarak dükkana gittim. kimse yok. aleti dükkana bıraktım. sonradan adnan geldi. onunla kendi yerinde biraz çene çaldık. bülent geldi. minibüsle. sürekli yanında biri var. zaten suratı da kapkara. benden de kaçıyor. ama benim artık tahammül eşiğim aşıldı. bugün maaşım yattı ve eksi bakiyenin kapanması için 2 tane daha maaş lazım. durumum felaket. bülenti kenara çekip artık idare etme durumum kalmadığını ve bu şişi halletmek zorunda olduğumuzu söyledim. ilk olarak geçen sene verdiğim 19bin lira işini halletmem lazım. onun hesabı kolay. eski alacak için bülent saçma sapan bir hesap yapmak peşinde. ben diş yaptırma ile bunu halletmeyi düşündüm. hakkıdan güncel fiyatı da aldım. önce 35 bini alayım sonra bülentle kavga ederim. 35 bini alamazsam bu ay aç kalacam. o kadar parasızım. hiçbir ödemeyi yapma gücüm kalmadı. akşam üzeri anneme uğradım. evde yok. telefon ettim. burgazdaymış. merdiven boşluğundaki dolap parçalarını atmak için g

 sabah uyandıktan sonra peynirli yumurta yapıp yedim. dükkana gittim, mustafa var sadece, adnan geldi. ondan motor tamircisi öğrendim, termosferden bahsettim, bülent yok, berbere gitmeye niyetlendim, yola çıktım ama vazgeçtim sonra, eve gittim, sonra gene dükkana gittim. bülent geldi, bana konsomasyon yapıyor aklı sıra. bir şirinlik bir şirinlik, sorma gitsin.ters cevaplar verdim. anladı, eve gittim. tost yaptım kendime. tüm gün mide yanması sorunu yaşadım. aç gezdiğimde, günde bir öğün yediğimde sorun yaşamıyorum ama sabah birşeyler yersem günboyu açlık çekiyorum. akşam tekrar dükkana gittim. bülentle bu işi halletmem gerek. bülent yok, banka hesabım berbat durumda, evshoptan aradılar. geçen aydan ufak bir bakiye kalmış. ben hiç yatırmadığımı sanıyordum. iyi oldu bu bilgi. ama nasıl ödeyecem bilmem. dün işbankasındaki 5bin liralık hisse senedi minnacık da olsa kâra geçmişti. satmadım. iyi bok yedim. bugün dipoğludip yaptı. oradan da para gelmeyecek artık. parasızlık ve yalnızlık beni

 Gece mide yanmasından doğru dürüst uyuyamadım. gece tepside kalan tüm kadayıfı yersem böyle olur tabi... sabah kahvaltı yok. dükkana gittim, kimse yok, okula gittim, berra'dan bukartını alıp şehreküstü'de bukart vizesini yaptırdım, okula dönüp ayşeye verdim. dükkana gittim. bülo minibüsle geldi, konuyu açamamadım. sürekli birileriyle yanyana. ben de salağım. alacağımı istemekten çekiniyorum. adnana motor için tamirci sordum. bankaya gittim. bankada sıra numarası sorunu yaşandım. sabah erkenden numara almıştım. öğlen olduğunda numaram yanmamıştı. defalarca bankaya gittim geldim. en sonunda bankadaki muhtemelen müdür yardımcısıyla atıştım biraz. saçma sapan bir numara döngüsü yapmışlar. bok gibi. banka hesabımı kapatmayı düşündüm ama sonra vazgeçtim. ama yapı krediden memnun değilim.  bankada bir ulusalcı öğretmen kadın vardı. bir kez daha bu ülkenin asıl sorununu okmuş yazmış kesimi olduğunu gösterdi bana. dükkanda bülo beni çağırdı. sandım ki, alacak borç meselesini konuşacak.

 bugün berra'nın zümra ile planı olduğu için onu erken uyandırmam gerekiyordu. erkenden kalktım ve sigara böreği yaptım. saksılarımdaki maydanozları anne kedi (mami adını verdik) mahvetmiş. maydanoz kalmamış hiç... sigara böreklerini kızartmk eziyet oldu. küçük tüp ile olmuyor bu iş. bir an önce büyük tüp almalı ve setüstü ocağı kullanmaya başlamalıyım. acaba tüp ile çalışanı var mı? börekler olduktan sonra berra'yı uyandırdım ve beraber kahvaltı ettik. kahvaltıdan sonra ayşe zümra ile konuştu. zümranın annesi izin vermemiş. planları yattı. ayşe berra disney klasiklerini izlemeye devam etti. 5-10 dakikada bir kedilere bakıyoruz. annenin gözü hep bizde. dik dik bakıyor bize. onlar için hazırladığımız yuvayı terketmişler. kendilerine yeni bir yuva oluşturmuşlar. berra gün içinde eski klasik disney filmlerini seyretmeye devam etti. annesi bugün eve götürmememi istemişti. ama ayşe sürekli yola çıkmamızı geciktiriyor. burada keyfi yerinde herhalde. haftaiçi sinema planı yaptık. bend

 Sabah erken uyandım ve Kemalpaşa tatlısı ile kahvaltı ettim. Bayramda hem kadayıf, hem kadayıf yaptım ve sabahları uyanınca birkaç tane kemalpaşayı ağzıma atıyorum. Berra salonda uyuyor. Zaten daha yatağında uyumadı. Odasına tv alana kadar da uyuyacağını sanmam. Bilgisayarıma kulaklık taktım ve berra uyanana kadar video izledim. Öğlene doğru uyandı. Sosisli yumurta pişirdim. Yanına da yeşil zeytin. Afiyetle yedi. Dün gidemediğimiz patene bugün gittik. Bayırı  tırmanırken tofaş otomobil müzesini önünden geçtik. Gel gezelim dedim. Oranın kuruluşunda görev aldığımı anlattım. Müze çok değişmiş. Berranın hoşuna gitti sanırım. Paten sahasına gittik. Berra normal kalmanın ötesinde akrobatik hareketler yapmak istiyor. İniş, dondurma, resim, sindirella,  çorba, gece üşümüş, kediler, temizlik, süt salatalık

 sabah 8'de ayşe berra'nın ilacı için uyandım ve çocuklara 2 şer tane tost yaptım. erkenden ercivaya gitme planımız var. beren kendiliğinden uyandı. salona gelip orada uyumaya devam etti. ikisini de uyandırıp tostlarını verdim. annemi arayıp hazırlanmasını söyledim. daha tavuklu mantı yapıyormuş, bitmemiş. onu bekleyecez. evde biraz oyalandık. youtube'ta sabah fatih altaylı kanalında seslendirmeci biriyle yapılan konuşma vardı. ayşe berra bir süredir seslendirme olayıyla ilgili... onu izledik ve başkaca seslendirme videoları... sonra evden çıkıp incirliye gittik. berra'yı babannesine yardım için babannesinin yanına gönderdim. beren ile ben de motorun yanına gittik. beren kütahyaya motor ile gidecek. benzinciye gittik. arabaya ve motora benzin aldık. beren yola koyuldu. ben de eve dönüyordum ki, beren aradı. motor gitmiyormuş. birkaç yüz metre gitmeden bozulmuş. biri dedi ki, kayış kopmuş. allahtan yolun daha başında olmuş. ya mezitlerde falan olsa... gidip motoru aldım

 sabah uyandıktan sonra evde oyalanmaya başladım. bizimkiler eskişehirden gelecek, onları bekliyorum. ama saatler geçtikçe haber falan gelmeyince berraya nesaj attım. gene ses yok. ben de incirliye gittim. apartman kapısında fikret, fatma ve oğulları var. annem evde değilmiş. cenazeye gitmiş. onları lafa tutup annemin gelmesini bekledik. aradım annemi geliyorum dedi. recep abinin karısı neclanın ablası süheyla ölmüş. arabayataklılar yukarı çıkmadılar. fatmanın ayakta durmaktan fıtığı azdı. fıtık için sülük tedavisine gidiyormuş. bunun saçmalık olduğunu ve kökenini anlattım. bu arada, öğrendim ki, fatmanın ismailağa ile bağı varmış. annemle eve çıktık. beril görüntülü aradı. açtım. bayramımı kutladı. gayet normal konuştuk. bu kız hiç birşey yokmuş gibi davranıyor. sana gönderdiğim resimleri babanneme göster diyor. dünden beri açmadığım resimlerden bahsediyor. berile bozuk atmadım ama pek o kadar sıcak davrandığım da söylenemez. konuşurken çekirdek çitliyordum. annemle konuştu epey bir z

 sabah erkenden uyandım ve tamir edilmiş ütüyle gömleğimi ütülemeye başladım. annem aradı o sırada. kahvaltıya gelip gelmeyeceğimi soruyor. ütü bittikten sonra geleceğimi söyledim. evden çıkıp incirliye gittim. kahvaltıda yumurta dolması vardı. annem hep yaparım dedi ama ben hiç yemedim dedim. annem şaşırdı. kadir amcam çok severmiş. annemle eskilerden konuştuk bol bol. güzeldi. bayramlık gelen giden yok. öğleden sonra ali ile serap geldi. epey sohbet ettik. alinin iflasıyla, erdemin durumuyla, fatma-ibrahim ikilisiyle ilgili konuştuk. erddemin cenaze hakkındaki düşüncemi söyledim. meğer erdem fetö üyeliğinden hapis cezası almış ve kaçakmış. zaten önceden de hapis ve ev hapsi yatmış. alt seviye değilmiş. ibrahimle cenazedeki kavgamı anlattım. pek hoşlarına gitti. çünkü ali ablalarından çok şikayetçi. serap da bana bol bol ex güzellemesi yaptı. en iyi arkadaşı ne de olsa. benim çocuklara bayılıyor. onları nasıl zorla yetiştirdiğimi anlattım. oğlanın doğduğunda berbat olduğunu benim çaba

 sabah uyandıktan sonra kendime çeyrek pideden tost yaptım. şahane oldu. saçıma zeytinyağı sürdüm. sonra kettle'da su kaynatıp yıkandım. çamaşırları da yıkadım. sonra dükkana gittim. tabanı çıkan ütüyü de yanıma aldım. adnana gösterecem. bunu tamir edemez belki ama tamir edecek yeri bilir. ecem yalnız. onunla biraz çene çaldık. adnan geldi. çay ısmarladım. birbirimize takıldık bol bol. ütüye baktı. önce çöpe at dedi sonra nalbura gönderip kırmızı silikon aldırdı. meğer ısıya dayanıklı özel bir silikon varmış. ütünün tabanını zımparalayıp onunla yapıştırdı. akşama kadar bekleyecekmiş. bülenti bekliyorum. sabah 5 te gelmiş. para yerine minibüs almış. epey bekledim. sonra bayram tatlısı kadayıf için uzun çarşıya gittim. kadayıf ve kemalpaşa aldım, makbulden de ceviz. dükkana uğradım. bülent gelmiş ama ortalıkta yok. mesaj geldi fatihten. dünkü harddiski verdiğim adam. diski kurtarmış. eve gidip hemm kadayıfı kızarttım hem de bir başka harddiski boşaltma işine giriştim. verdiğim harddi

 sabah uyandıktan sonra kendime çarliston biberli, domatesli, beyaz peynirli yumurta yaptım. güzel oldu. sonra ıvır zıvır dolu bir torbayı boşalttım. içinden hard disk kablolarını buldum. bilgisayardan hardiske aktarma işine başladım. abdülhamide mesaj attım. bugün mutlaka kirayı ayarlamasını söyledim. ayşenin odasında armut salıncağa oturup kitap okudum ve müzik dinledim. evden çıktıktan sonra muhasebeci ahmete uğradım. kendisi yok. onu bekleyen bir oğlan var. onunla sohbete başladık. khk'lıymış. siber suçlarda polismiş eskiden. bunu duyar duymaz bozulmuş hardddiskten bahsettim. yaparım dedi. evden diski alıp verdim. sonra dükkana gittim. mustafa ve adnan gelmiş. adnanla mustafanın abisinin mustafaya olan kini bahsini açtım. geçen gün hoca ağzına geleni söylemişti gıyabında bana. adnan da hocaya saydırdı. çok acayip insan ilişkileri var. gökçe geldi. hemen seçimlerden bahis açtım. koyu tayyipçi kendisi değilmiş gibi, iyi oldu demesin mi? bu akapeliler hakkaten çok acayip. yatacak

 gün bomboş geçti. tüm günü televizyon izleyerek, youtube videoları izleyerek ve star trek indirerek geçirdim. bir de harici hard diskleri buldum. kablolarını bulamadım. o yüzden aktarma işi sonra kaldı. dışarı çıkmadım sayılır. zaten yağmur da yağdı. sadece limon vs almak için markete gittim. o kadar. şu sıralar bol bol tuğba ile konuşuyoruz. şu kızın ciddiye almaması gereken kişileri ve söylemleri ciddiye alması beni delirtiyor. bir de dün spotlight'ı izlemek için uğraştı ama almanya korsan izlemeye izin vermiyor anlaşılan. ilk defa benim bir tavsiyemi yerine getirmeye çalışıyor. hayret. gece simpsonları açıp ingilizce dinleyerek uyudum. uyurken ingilizce dinlemek işe yarıyor galiba. artık konuşmalarda daha çok kelimeyi ayırt edebiliyorum sanki... akşam yemeğinde kendiime cacık yaptım. şahane oldu. bunu sık sık yapmalıyım. unutmadan; en üst kat kapıları açıktı. yukarı bir çıktım ki, kediler kaçışıyor. meğer içeri girip yatağa yatıyormuş şerefsizler. zaten terasa gene sıçmış biris

 günün büyük çoğunluğunu evde geçirdim. star trek enterprise indirdim tüm gün. yeni aldığım bilgisayar tam bir çöp çıktı. bi boka yaramıyor. harddiski doldu azıcık şeyle. bin pişmanım aldığıma. gün içinde dükkana gittim gelen olmuş mu diye. kimse yok. bülent'e telefon ettim ve annemin zekat meselesini söyledim. 35bin lirayı mutlaka ayarlamasını söyledim. bu sefer beni atlatmaya veya ertelemeye kalkarsa ipleri koparacam. sikerim böyle işi. bülent güven veren biri olmadığı için abdülhamidi aradım. bu sefer telefonu açtı. 3 aylık kirayı yatırmasını söyledim. bu miktar zekat sorununu çözer. ikindi gibi hesaba baktığımda para yoktu. gene aradım. elden vereceğini söyledi. yola çıkmak için hazırlanıyordum ki, aradı. 11bin lira ayarlamış. 2 aylık kira borcu var dedi. tepem attı. biraz kızıp bağırdım. bu abdülhamit de çok can sıkmaya başladı. artık kiracılarla anladıkları dille konuşmanın zamanı geldi. hepsini çıkarıcam. kendi malımla rezil oluyorum. akşam kendime sucuklu kuru fasulye ve no

 sabah uyandıktan sonra öğlene kadar evde zaman geçirdim. star trek enterprise dizisini indiriyorum. çıkmadan su kaynatıp yıkandım. öğlen çıkıp dükkana gittim. hala kimse yok, ecem yalnız. eceme kiralık yazısı yazdırdım. kağıdı alıp anadolu mahallesine gittim. cama kağıdı yapıştırdım. abdülhamide uğradım. gene yok. mesaj attım. dönmedi. dönerken besaş pidesi aldım. 10-15 tane falan oldu. buzluğa atıyorum. pizza tabanı olacaklar. eve dönüp elde çamaşır yıkadım. yemekten sonra da bulaşıkları da yıkadım. üst kat banyosu bu iş için uygun. akşam erkenden uyuyakaldım. unutmadan yazayım. blogger nihayet para alma sınırı olan 200 lirayı aştı ama banka hesabı giremiyorum sisteme. hesap sahibinin adını istiyyor. yazınca reddediyor. bankaya gittim. acaba hesap sahibi adını yanlış mı yazıyorum diye. hayır. doğru. blog adını girdim. kabul etti. deneme ödemesi yaptık diyor ama ödeme yok hesapta. bu işi nasıl halledecem bilmem. 

 Bugün evden hiç çıkmadım. tüm günü TV ve bilgisayar başında geçirdim. günün tek faaliyeti mustafa bağcı'nın araması oldu. aldığı kaporanın iade edilmemesi ile ilgili yardım istedi. takibe itiraz dilekçesi yazıp gönderdim. günün çoğunu belgesel izleyerek geçirdim. bir de yerli film izledim. 

 sabah uyandıktan sonra kendime pideden tost yaptım. sonra öğlene kadar youtube videoları izledim. kablonete arıza kaydı bıraktım. gene lektrik fişi takılı mı sorusu gelince patladım ve kızı epey azarladım. gerizekalı sorularını geçip normal insan sorularına geç hemen dedim. öğlene doğru kablonetten aradılar ve uzaktan erişimle televizyon yayınını düzelttiler. artık yayın var. yarım saat sürdü işlem.  öğlen çıktım ve dükkana uğradım. eceme söz verdiğim patlıcan tohumlarından verdim. tuğba aradı oradayken. van olayına tepesi atmış. haklı. bir de gene redpillci tayfaya. şunları ciddiye almamayı beceremedi bir türlü. eceme siz kadınlar niye böylesiniz diye takıldım. laf kadından erkekten açılınca bana ex ile nasıl tanıştığımı sordu. uzun versiyonu anlattım. hem güldü hem hoşuna gitti. ama çok güzel kadın dedi. güzelden öte değişik bir aurası vardır dedim ve tuğbanın da bayıldığı budapeşte sürprizi videosunu izlettim. tabii videoyu bulmak yarım saatimi aldı. sonra dükkandan ayrılıp anadolu

 sabah 7'de uyandım. ayşe berra için pideden tost yaptım. ilaç saatinde uyandırdım. tosta bayıldı. sonra alerji hapını verdim. evden çıkıp yürüyerek okula gittik. 12 dakika sürdü. öğleden sonra 2'de hadiye abla şle buluşacam. biraz internette konu hakkında içtihad araştırdım. dükkana uğradım tekrar. kimse yok. ecem yalnız kalmış. buluşma saatine kadar orada oyalandım. abdalda hadiye abla ilebuluştuk. hem davasından hem havadan sudan muhabbet ettik. sonra adliyeye gittik. baro odasında talimatla ifade verme dilekçesini yazdım. önbürodan ilgili mahkemeye gönderdik. beraberce heykele kadar yürüdük. akşam oldu. anadolu mahallesine gidecektim ama geç oldu. tekrar dükkana uğradım. ecemle sohbet ettik. beyaz patlıcandan bahsettim. şaşırdı. yarın ona tohum verecem. akşam evde patlıcan musakka ve pilav yapıyordum. ayşe ışık aradı. şaşırdım. biraz konuştuk. sonra bir iş için telefonu kapattı ve seni birazdan arayacam dedi ama aramadı. arama niyetini tam anlamadım ama söylediği bazı kelim

ayşe bende. okul seçim sonrası düzenlemeler yüzünden tatil. gece salonda uyuyup kalmamıştı. sabah ilacını içirdikten sonra uyumaya devam etti. aile hekimine gittim. alerji hapı yazdırdım. eczaneden alırken eczacı kalfası kız uyuz geçti mi diye sordu. geçti sanırım dedim. laf göçmenlere geldi. diğer kız tipik göçmen karşıtı laflara başladı.. ben de ırkçılık hakkındaki vaazımı verdim ona. kahvaltı için pankek yapma niyetim vardı. süt ve kaymak almak için alışverişe çıktım ama kaymak yokmuş. vazgeçtim. eve döndüm.  11 gibi ayşe berra uyandı. sosisli istedi. namazgahta buldum. lunaparka gitme kararı aldık. ama ayşe berra'nın telefonunun şarjı yok. şarj olsun diye bekledik biraz.yürüyerek kültürparka gittik. lunapark ıssız. çoğu alet çalışmıyor bile. iftardan sonra canlanıyormuş. çimenlerde papatya topladık biraz. ayşe berra papatyalardan taç yaptı kendine. ters eve girdik. öyle tuhaf ki eve girdiğinde başı dönüyor insanın. tramvay ile eve döndük. akşam yemeği için nugget aldım. dünden