SONDEMLER

 sabah 7buçukta uyandım. 8de ayşe berra'ya ilacını içirdim ve kahvaltı için beyaz peynirli yumurta yaptım. bitiremez sandım ama yaladı yuttu. benim oy kullanmak için mudanyaya gitmem lazım. ayşeye sen de gelir misin dedim. evde kalmak istedi. resim yapacakmış. 9 gibi yola çıktım. 35C ile metro istasyonuna indim. yol boyunca kitap almıştım yanıma. onu okudum. durakta inince doğruca oy kullanacağım okula gittim. oy verirken muhtar olarak adaşım birine oy verdim. bayram. meğer caddedeki milyoncuymuş. yabancıya gitmedi yani. diğer oylar bu seçimden sonra kapanıp yokolacak olan partiye. hiç değilse oy vermedim demem. eve gittim. sonra sahilde yürüyüşe çıktım. hava şahane. ortam şahane. insanlar sahilde. denize girenler var. biraz içim burulmadı desem yalan olur. bu güzelim yeri bırakıp bursaya yerleşmek çok ta güzel görünmedi gözüme.. hem burada sosyalleşme çok daha yoğundu. yürüyerek dondurmacıya gittim. orada daha önce tanımadığım adamlarla muhabbete daldık. eve döndüm. şeftali çiçek

 sabah 7buçuk gibi uyandım. biraz sonra ilaç alarmı çaldı. berra'ya ilacını içirdim. tekrar yattım. ayşe uyur sandım ama 10 dakikaya kalmadan uyanmış, geldi. sabah kahvaltısı için dünden kalma hamburger ekmekleri ile tost yaptım. tabii tost peyniri ve salam aldım. 3 tane tostu yedi bitirdi. dün akşam da 3 hamburgeri yemişti. odasına çıkıp bütün elbiselerini dolabına yerleştirmesini söyledim. odasına çıktı ama iş yapmak hak getire... aklı fikri oyunda. armut salıncağa binip üstüne yorganı örtüp saklanmış. benim onu bulmamı istiyor. armut salıncak önüne masa koydurdu. kağıt ve kurşun kalem istedi. resim çizecek. biraz sonra silgi istedi. silgisini kaybetmiş. dişarı çıkıp kırtasiye aradım. civarda kırtasiye yok. epey arandım. 3 tane okul gezdim. yakınında kırtasiye yok.en son namazgah meydanda buldum. silgiler bile 30 lira olmuş. ama berra silgiyi çok sevdi. bir arkadaşında varmış aynısı. bana çizdiği göz ve burunları gösterdi. gün içinde 10 dakikada bir kedileri görmeye gidiyor.anne

 gece tofaşla ilgili bir rüya gördüm. avni bir işi halletmek için bana başvuruyordu. tuhaf bir rüyaydı. sabah uyandıktan sonra uzun zaman evde vakit geçirdim. havalar ısındı nihayet. baharlık montumu giymeye başladım ve sürpriz. cebinde 700 lira kalmış. neyin parasıdır bilmem. ama ayşe berra ile geçireceğimiz haftasonunun finansmanı çıktı. ayşe berra kedileri görmeye ve onlarla zaman geçirmeye geliyor o yüzden arkadaki sofayı temizlemem lazım. önce bütün yaprakları elimle topladım ve saksılara doldurdum. sonra herşeyi ayak altından kaldırıp tüm zemini çamaşır suyu ile fırçaladım. epey temizlendi. bebek kediler yalnız. anne kedi yok. inşallah berra geldiğinde de bebekler yalnız olur. evden çıkıp dükkana gittim. mustafa ve adnanla konuştuk biraz. önce anadolu mahallesine gittim abdülhamit yok, telefonu da açmıyor. okula gittim. saat 3'te okuldaydım ama kurs var. saat 5'te çıkacak. okul dağılınca okula girdim ve ayşeyi aradım. meğer bugün kursu ekmiş, metro istasyonundaymış. bekle

 dün akşam erkenden uyukalıp geceyarısı uyanınca gece çok geç saate kadar uyumadım. gece 3'te tuğbaya mesaj attım. anında aradı. ahmetle kapışmışlar. onu anlattı. tuğbanın her halükarda lafı kadın-erkek olayına getirmesine bozulmuş oğlan. haklı. bunu tuğbaya da söyledim. uzun uzun konuştuk. uykum geldi ve telefonu kapattım. uyuduğumda da çok tuhaf bir rüya gördüm. rüyamda sikim kopmuştu ve bunu çok sakin karşılıyordum. hastaneye gittim ama sallana sallana. komikti. sabah uyandıktan sonra ayşe berra'nın halısını aradım gündüz gözüyle. dün bulamamıştım. buldum. diğer halıların yanındaymış ama diğer halılar dürülüyken o katlanmış olarak en alttaymış. o yüzden bulamamışım. ayşe berra'nın odasında armut salıncakta oturdum biraz. terasa çıktığımda karşı apartmandan bir kadın bana seslendi. kapıda birinin olduğunu söyledi. baktım, annem. geçen gün beni eve götür diye tutturmuştu. kapıya dayanmış. eyvah eyvah. dırdır edip duracak. kapıyı açtım. içeri girdi. tam düşündüğüm gibi dırd

 sabah uyandıktan sonra kendime sahanda yumurta yapıp yedim. ardından da bir tabak kadayıf... öğlene kadar youtube videolarını izledim. öğlen gibi ayşe berra'nın odasına çıkıp yatak mobilyasını monte ettim. odasını paspasladım. terası da biraz yıkadım. ayşenin odası kullanıma hazır hale geldi. armut salıncağı da odanın köşesinde hazır. halısını yaymam lazım. bir de çarşaf ve yorgan... perde de eksik... onu da halletmeliyim. temizliğe başlamışken beeril'imn odasını ve iki oda arasındaki koridoru da temizledim. 3. kat banyo hariç pırıl pırıl oldu. merdivenleri de süpürdüm. akşama doğru annemi arayıp pşzza yapmaya geliyorum dedim. sonra dedi. yiyecekleri varmış. aslında gitmişken bir de yıkanacaktım ama neyse, yarın ikinci katı da temizler, iyice terler, leş gibi olurum, öyle giderim. akşam yemeğinde mercimek, nohutlu pilav ve yoğurt yedim. üstüne de kadayıf... bu akşamı simpson izleyerek geçirmeyi planlıyorumdum ama yemekten sonra mutfakta çeşmenin altında kullandığım kovadaki su

 sabah 7buçuk gibi uyandım ve öğlene kadar balkonları temizledim. terasta kedi boku var, 1kinci kattaki balkonda ise yapraklar... mutfak avlusunda da yapraklar gideri tıkamış. onu da hallettim. suyu boşalttım. dükkana gittim. fazla kalmadım. çay içtikten sonra anadolu mahallesine gittim. abdülhamit gene yok. aradım açmadı. kaçıyor. emin'e uğradım. kira ödeme kayıtlarını gösterdim. daha fazla ödeme yaptığını söylüyor. boş boş konuşuyor. bu oğlanı tahliye etmem lazım. kirayı ödeyemiyor, ödeyemeyecek de... ex mesaj atmıştı, berra'yı alıp almayacağımı soruyor. okula uğradım. ayşenin kursu vatmış. okula girip onu buldum. haftasonu bursadaki evde kalmak istiyor. bebek kedilerle haftasonu geçirmek istiyormuş. anlaştık. çarşıya çıkıp kadayıf aldım. besaştan ekmek ve marketten nohut şeker domates aldım. dükkana gittim. biraz orada oyalandıktan sonra eve gidip kendime kadayıf yaptım. nohutlu pilav ve salata da... mercimek zaten var. akşam yemeğinde tıkabasa doydum. kadayıf da şahane olmu

 öplene kadar evdeydim. öğlene doğru dükkana gittim. orada fazla kalmaya niyetim yoktu. abdülhamitin yanına gidecektim. adnanla otururken birden yağmur çişelemeye başladı. hava güneşli aslında. dediler ki, bugün şiddetli yağmur var. google'a baktım, hakkaten öyle. anadolu mahallesine gitme işi yattı. yağmur hızlanmadan eve gittim. biraz sonra yağmur patladı. berra'nın odasına çıkıp armut salıncağa oturdum ve yağmuru seyrettim. günü bilgisayar başında geçirdim. akşam bu evde ilk sulu yemeği yaptım. mercimek. gayet güzel oldu. annemden piknik tüpünü iyi ki aldım. gece geç saate kadar ayaktaydım. 

 sabah uyandıktan sonra evde oyalandım epey zaman. sonra dışarı çıktım. yürüyerek acemlere, oradaki yapı marketlere gittim. yaklaşık 2 saat sürdü. yolda annemin faturalarını da ödedim atm'den. yapı marketlerde tv arkası duvar kağıdı baktım. bu işe özel duvar kağıdı yok, normal duvar kağıtları var. onlar da çok pahalı. bauhaus'da bir model beğendim. çocuklara göstericem, beğenirlerse alıcam. dönüşte metroya bindim. kayhandan setbaşına çıkarken kahvenin önünde mustafayı gördüm. pazar günü dükkanı açmış. hayırdır dedim. bülent dükkandan birşey istemiş. onun için gelmiş. onunla oturup bir çay içtim. sonra tekrar eve gittim. evde bilgisayar başında zaman geçirdim bol bol. mutfak kolilerini açıp tencere ve erzakları çıkardım. hala çatal kaşıkları bulamadım ama. hatta sabah kuymak yaparken plastik kaşık kullanırken erir diye çok dikkat ettim. öğrenciyken sahanda yumurta pişirirken içinde plastik çatal eritmişliğim var çünkü :)

 sabah uyandıktan sonra bugün gelecek kablonetçileri beklemeye başladım. ama sıkıldım ve öğlene doğru dükkana gittim. ecem dışında hiçkimse yok. hepsi şehirdışında. diyarbekirde,didimde... ecemle biraz çene çaldım ve oradan ayrılıp abdülhamitle konuşmak için anadolu mahallesine gittim. hamid yok. aradım. 3-4 saat sonra geleceğini söyledi. gelirken arayacağını söyledi. emin'e uğradım. müşterileri olduğu için konuşamadan ayrıldım. dönüşte epeydir olmadığı için alamadığım alçıpan dübellerini nihayet buldum ve aldım. korniş ve lambaları halledebilirim artık. kablonetçiler aradı. geldiklerini söylediler ama yanlış adrese gitmişler. tarif ettim, geldiler. modem gerekliymiş. adamları evde iş yapmaya bırakıp incirliye gittim. modemi aldım. ahmetin maaşını çekmiştim dün gece. anneme biraz para verdim. eve geri döndüğümde elemanlar işi bitirmişlerdi. çay içiyorlardı. akape hakkaten milleti dinden imandan çıkarmış. hiçkimsenin umurunda değil ramazan. ilginç. elemanlar modemi ayarlarken evkurd

 sabah uyandım ve bilgisayarın başında dizi izledim öğlene kadar. serkanı aradım kablonet sorunu hallolmadı diye. aynı anda kablonetten aradılar. benim adresim onların kayıtlarında hiç yokmuş. o yüzden sisteme giremiyorlarmış. o yüzden sahte bir adres yaratıp bana yarın internet bağlayacaklarmış. incirlideki aboneliğin naklini istedim. hadi inşallah.  anneme gidecem. bilgisayarımı yanıma alıp önce dükkana gittim. adnanı görmem lazım. yanıma çok eskiden aldığım ve şarj ünitesi kayıp olan traş makinasını şarj edebilir miyiz diye soracam. adnan bir makinayı tamir etmekle uğraşıyor, bir yandan da bülente saydırıyor. adnana yardım ettim tamirde. sonra benim traş maknasına birşeyleer uydurup şarj edilebilir hale getirdi. oradan ayrılıp incirliye gittim. annem yok, ahmet de benle beraber geldi. biraz sonra annem de geldi. sevil onları köye götürecekmiş. evde yemek de yokmuş. onlar gittiler. evde kalmış yemeklerden biraz var. onları yerim. zaten bu gün fiilen oruç tuttum. 3 gündür yazmadığım b

 öğlene kadar yataktan çıkmadım. düşen hisse senetlerini al sat yaptım. 3-4 kere al sat yaptım. birkaç yüz lira kazandım. dükkana gittim. ve orada oba makarna aldım gene al sat yapmak için. ama oba taş gibi düştü. biraz daha aldım. daha çok düştüm. oba makarnada sıkışıp kaldım. feci zarar var gene. qnb'den kurtuldum ama reeder, kardemir ve oba'nın zararı qnb kadar zarar ettirdi bana. iş girişimi ise kar eder etmez sattım. iş finansın kar faalan edeceği yok. zararına sattım. kablonete gittim. hala adresim tanımlanmamış. homurdandım. bu iş ilk ortaya çıktığında serkanı aramıştım. halledeceğini söylemişti. halletmemiş. kabloyu çeken elemanı aradım. izinliymiş. haberi yok birşeyden. akşam eve gittim. dürüm yapıp yedim. columbo seyrettim. gece gene acıktım. dürümle zeytin yedim. kesmedi. 2 hindi dürüm daha yaptım geceyarısı. sahur gibi oldu. 

 tam bir pinekleme günüydü. birkaç gündür berilin yatağında yatıyorum. benim çarşaflarımı poşetlemiştim. uyuz varsa ölsün diye. kendi yatağıma diğer nevresim, çarşafları serdim. tekrar yatmaya uygun hale geldi. hava acayip soğuk. üşüyorum. masada biraz columbo seyrettim. buna sardım son zamanlarda. üşüdüğüm için yatağa girdim. yorganı örtüp bilgisayarı önüme koydum. seyrederken uyuyakalmışım. sabahtan eski kiracıyı aramıştım ocak ayından kalma kirayı ödesin diye. ödemeyince mesaj attım. ödedi en sonunda. vakıfbank kredi kartını ödebilecem bu sayede. akşam üzeri dükkana gittim. sadece ecem var. herkes gitmiş. adnan geldi. annesini sordum. iyiymiş. motoru bozulmuş. benim de onunla beraber gelmemi istedi. yağmur yağıyor. balata çıkmış ve tekeri kilitlemiş. tamir etti. o motoru götürürken aletleri koyduğu çantayı ben dükkana götürdüm. dükkan kapalı ama kepenk kapatılmamış. tuhaf. herhalde ecem bir yere kadar gitti. adnanı aradım. bekliyorum dedim. çayocağına bırak dedi. torbayı bıraktım. b

 Gece 1.30 da uyandım. gece 4'te ve 6'da bir daha.. geceleri bu kadar sık işemek için uyanmak pek normal değil. son zamanlarda arttı bu durum. gerçi gençken bile rahmetli vahit dönencede bana, ne biçim işiyorsun sen demişti. var bende bir sorun. ne zaman patlayacak bilmem. sabah uyandım ve bilgisayarın başına geçip kolumbo seyretmeye başladım. bir süre sonra bilgisayardan pil bitiyor uyarısı geldi. halbuki fişe taılı. farkettim ki, elektrik kesik. sadece benim mi elektriğim kesildi acaba diye kontrol ettim. malum, aboneliğim yok. dışarı çıktım. dükkanlarda da elektrik yok. hatta trafik lambalarında bile yok. dükkana gittim. sonra da kablonete gittim. nakil başvurusu yaptım. ama benim adresimde hat yok görünüyor sistemde. yahu, evin içinde kablo var. nasıl hat yok. sisteme benim adresimi tanımlamamışlar henüz . hayda. dönüşte perdeci yaşarın dükkana uğradım. ertuğrul yok. diiğer 2 çalışanla konuştuk. türkiyenin tüm gündemi maç son günlerde. benim haberim bile yok. biraz şike fet

 sabah uyanamam diye alarm kurmuştum ama gerek kalmadı. erkenden uyandım. elbiselerimi değiştirip bütün çantaları götürmeye hazır hale getirdim. modemi söktüm, aldım. aboneliği naklettirecem. ayşe için 2 tost yaptım. ve uyandırdım. 1 tost yedi. diğerini yemedi. hazırlanıp yola çıktık. ve çok erken saatte bursaya ulaştık. okuldan önce yeşile gittik. ben eşyaları indirirken berra armut salıncağa bindi. sonra kediyi görmek istedi. anne kediyi gördü. yavrular uyuyor. sonra arabaya binip okula gittik. ayşeyi ve arabayı orada bıraktım. eve kadar yürüdüm. biraz oyalandıktan sonra dükkana gittim. mustafa ve adnanla çay içtik dışarda. bir emekli asker geldi. onunla epey sohbet ettik. sonra para çekip okula gittim tekrar. arabadaki çantaya ex için para koydum. artık eft masraf paralarından bile tasarruf etmeliyim. oradan kablonete gittim. nakil başvurusu yaptım ama salaklar sisteme girmemiş çektikleri hattı. çok berbat bir şirket bu kablonet. oradan çıkıp evshopa uğradım. költuğu getirebilecekle

 sabah erkenden uyandım. ayşenin hapını içirdikten sonra tercüme etmeye koyuldum. zeyno gelip zile basana kadar bunla uğraştım. sonra çocuklara tost yaptım. yediler. uzun süre çocuklarla evde zaman geçirdim. bir ara sahilde dolaşmaya çıktım. maaş yatmış. 100 lira çektim. eve döndüm. kızlar acıkmış. dünden kalma pizzayı sordular. ben bitirdim hepsini gün içinde. gene tost yaptım kızlara. uaun zamandır beceremediğim columbo dizisini indirme işini hallettim nihayet. günboyu columbo indirdim. akşam geçen senelerde hep aldığım yerden pide almaya gittim. sıradayken ex mesaj attı. arabayı bırakır mısın diyor. berra bukartını evde unutmuştu. biz erkenden yola çıkıp eve gimek yerine ex bukartı sabah getirsin diye düşündüm. söyledim. aradı bulamadı. berrayı aradım. kıyafetimin cebinde dedi. ex'e söyledim. kıyafetler sizin yanınızda dedi. ayşe kıyafeti almadım diyordu.  okul kıyafetleri evde dedim. meğer ex çantaya koymuş. iftardan sonra berranın kıyafetlerini yıkadım mecburen. peteğe astım h

 sabah uyandım. bir süre sonra berranın ilaç saati geldi.ilacı yutp tekrar yattı. ben de bigisayarda youtube videoları izledim. arada tuğba ile yazıştık. ayşe uyanınca bigisayarı tv'ye bağladım. film izlemeye başladı. ona sosisli yumurta yaptım ve salam dürüm. ekmek istedi. yok. terliklerle dgidip ekmek aldım. ayşe yerken zeyno da geldi. beraber yediler. berbar film izlediler. ben dışarı çıktım. aslında sabah yıknmam lazımdı ama yıkanmadım. dondurmacıya gittim. kırçılı sordum. tirilyede olduğunu söylemişti pamuk şekerci. ama necmettin hiç dikkat etmemiş. besaşa pide kaçta geliyor diye sordm. meğer sabah geliyormuş ve çoktan bitmiş. telaşla eve dönüp para aldım ve diğer besaş büfesine gittim. allahtan pide var. 2 tane aldım. akşam pizza yapıcaz. taban bunlar olacak. gerçi dün akşam zeyno hamburger yapalım dedi ama benim suratım ekşimiş olacak ki, hemen para dediler. haklılar. hamburger yapmaya kalksam bin liradan aşağı patlamaz. eve döndüm. tüm gün evde zaman geçirdim. bilgisayar da

 sabah uyandıktan sonra çarşaf nevresim takımını poşetleyip buzluğa koydum. sonra burgaza götüreceğim eşyaları hazırladım. kirli ve temiz elbiseler, pizza malzemeleri vs. ardından sağlık ocağına gidip uyuz ilaçlarını yazdırdım. uyuz geçti mi geçmedi mi bilmiyorum. doktor 2 şişe yazmıştı geçen sefer ama sistem bir tane vermişti. yeniden yazdırdım. burgazda 3 gün kullanmayı planlıyorum. ardından dükkana gittim. bülent orada. günlerdir parasızlıktan diğerlerini gönderemiyordu. nihayet göndermiş. şu işi tamamlasa da bana borcunu ödese artık... banka hesabım eksi 30bin liraya dayanmış.2 ay hiç para harcamasam ancak sıfırı buluyorum. para harcamama günlerimi epey çoğaltmam gerekecek. geçen haftayı sıfır harcamayla geçmiştim. dün de hiç harcamadım ama bugün ayşe berrayı alacağım için epey masraf yapıcam mecburen. dükkandan ayrılıp evkura gittim. geçen gün baktığım halıları aldım. geçen faftadan bu yana fiyatı düşmüş. iyi oldu. 2bin lira falan avantajım oldu. 2 tane halı. gerçi 2bin lira avant

 Sabah 730da uyandım., öğlene kadar evde oyalandım. günlerdir kedi sesi geliyordu. mutfağın sahanlığına baktım. görünürde birşey yok. biraz aradım. kedi doğurmuş. yavrular orda. anne sindi, bekliyor. öğlene doğru uykum geldi. yattım uyudum. 2 gibi uyandım. güya bülo bugün yalnız kaldığı için erken gidip ona yarenlik edecektim. buloyu sattım. dükkana gittim. ecemle borsa konuştuk biraz. kağıtlar iyice dip yaptı. kılalmaz bir düşüş var. halka arz edilen mogan bile kısa bir süre de olsa düştü. incirliye gittim. akşam yemeği yedik. annem bendeki enginnarı pişirmiş. yemekten sonra buzluktaki dondurulmuş yiyeceklerimi aldım ve eve gittim. gece geç saatte yatmışken tuğba görüntülü aradı. açtım. şahane görünüyor. çok güzelleşmiş yüzü. kilo almış. babannesi gollik gibi olmuşsun demiş. gollik inek yavrusuymuş. ahmetle kavgalarından bahsetti. konu gene ben. şu kıza hep diyorum. alttan aldıkça, suçluluk gösterdikçe bu konu üstüne gelecek. tam tersi davranmasını söylüyorum ama yapmıyor. 

 Tüm gece yağmur yağdı, sabah uyandığımda da devam ediyordu. Öğlene kadar sürdü. Kahvemi alıp bilgisayarın başına geçtim. Taraviri yaptım öğlene kadar... üst katlara çıkıp yağmuru seyrettim. Teras gene kedi boku dolmuş. Yandaki kedi sıçma alanı belirledi terası. Ayağını kesmek lazım. Sabah borsaya baktım. Tüm kağıtlar tepetaklak. Acayip zarar var. Halka yeni arz edilen mogan bile düşüşteydi, o derece yani... Öğlen dükkana gittim. Kimse yok. Mustafa geldi birazdan. Suratından düşen bin parça. Hep işi dalgaya vurur, belli etmezdi. Bu sefer suratı berbat. Sordum, maddi sorunlarmış. Epey daralmış anlaşılan. Ordan ayrılıp önce okula uğradım. Öğle arası. Berrayı sınıfta buldum. Haftasonu burgaza gidelim mi diye sordum. Tamam dedi. Yüzü çok neşeliydi. Sevindim. Geçen seferki bedbaht hali yoktu. Abdülhamit bulmaya gittim. Binada kimse yok, hamidi arıyorum, açmıyor. Bu iş tepemi attırmaya başladı. Çıkıp sebahattine uğradım yol üstünde. O da yerinde yok. Belediyenin önünde bir banka oturdum ki a

sabah uyandıktan sonra dün aldığım yeşil zeytin ve siyah zeytinle dünden kalma yarım pideyi kahvaltıda yedim. kahvaltı ederken dün seyrettiğim spotlight filmini tekrar izledim. çok etkileyici bir film. din inanırlarının ne kadar puştlaşabileceğini çok iyi gösteren bir film. hikaye de gerçek hayattan. bugün sabahtan kablonet elemanları geleceği için öğlen 12'ye kadar evde kaldım. birşey de yapmadım. film izledim sadece. öğlen çıktım. elemanlar gelmiyor. aradım, bugün mutlaka gelecez dediler. öngörülmeyen bir arıza çıkmış, o yüzden gelmemişler. setbaşına dükkana gittim. herkes dışarda oturmuş. biraz onlarla oturdum, ex mesaj attı, bu haftasonu ayşeyi alacak mısın diye... belli ki, haftasonu için planı var, ayşeden kurtulması lazım, yoksa bana asla sormaz bunu. zaten aylardır ayşeyi almıyorum, soran yok. sonra mustafa ile konuştuk biraz. şu sıralar gündemde olan trafik kazasında adam öldüren zengin piçi hakkında konuşurken zengin, okumuş burjuva, beyaz türk kesimin bok gibi çocuk yeti

 Sabah erkenden uaynıp hiç yatakta oyalanmadan hemen bilgisayarın başına geçtim. trafik cezası itiraz dilekçesine nihai haline getirdim. sonra yazıcıyı bağladım ve çıktı almaya çalıştım ama heyhat. yazıcı (gene) bozuk. Bıktım artık. bim'de satılan printer'ı alıcam. bu yazıcıya tamir parası ödemekten bıktım. saat 9'da dükkana gittim. bulo yok. güya sabah özel yaptığı balıkla dükkanda olacaktı. tabii böyle olmasını beklemiyordum. gelmeyeceğinen emindim. sırf ben geldim, sen yoktun demesin diye geldim. adnan ve mustafa ile alttaki kahveye gittik. çay içtik. bir süre sonra bülent de geldi. tam tahmin ettiğim gibi, ben erkenden geldim ayağı yapmaya kalkıştı. herkes oruçsuz, şaşırtıcı... millet dinden iyice soğumuş. bir tek ecem. onu da oruç çarpmış. adliyeye gittim. dilekçenin çıktısını aldım. olay yerinin fotoğraflarının da çıktısını aldım. ex'e adliyeye gelmesini yazdım. önce kıvırmaya çalıştı. sen aç dedi, oruçluyum, takatim yok dedi. en sonunda mesajla ona kendine yakışa

 sabah erkenden uyandım gene. aslında dün tüm günü kütüphanede geçiririm diye düşünmüştüm ama sonra vazgeçtim. 10 gibi annemin yanına gittim. beraber kahvaltı ettik. tüm gün evdeydim. bergen filmini seyrettik internetten. trafik ceza itiraz dilekçesini indirip kaydettim. cuma günü ex'e mesaj atmıştım pazartesi dava açarız diye. zaten pazartesi son gün itiraz için. ex olur anlamında emoji göndermişti. 

 sabah 8 de uyandım gene. gece o kadar geç uyumama rağmen bu kadar erken uyanmak çok fena aslında ama yapacak birşey yok.bünye erken uyanmaya alışmış. öğlene kadar evde kaldım. kahve içmek için kupa yok ortalıkta. aylardır normal bardakla içiyorum. o yüzden mutfak eşyalarının kolilerini mutfağa indirip orada istifledim. kupa da buldum. setbaşına gittim. bülente kredi taksidinin geldiğini söyledim. mümkün değil diyor. pazartesi sabahı için sözleştik. hem bu konuyu nihai bir takvime bağlayacaz hem de özel bir balık yemeği varmış. onu getirecekmiş, yiyecekmişiz. hiç umudum yok ya neyse. oradan ayrılıp abdülhamiti görmeye gittim. ama yok. bu çocukla konuşmalı ve kira işini halletmeliyim. emin uğradım. kirayı konuşmak istiyor. indirim istiyor. kabul etmeyecem tabii ki. pazartesi konuşuruz dedim. traş oldum. oradan setbaşına gittim. akşam 5 e doğru eve döndüm. gene 2 dürüm yaptım. günlerdir sadece akşam yemek yiyorum. epey kilo vermiş olmalıyım. gece fazla geç olmadan yattım uyudum. 

Sabah 10'a kadar evde yatakta oyalandım ve sonra setbaşına dükkana gittim. günün büyük bölümünü orada boş boş zaman öldürerek geçirdim. ecem'in kadınlar gününü kutladım. borsadaki kağıtlardan kar ettiğim tüm kağıtları sattım. sonra yeni kağıt aldım. ne olacak haftaya göreceğiz. şu zararda olanlar da artıya geçse hemen satıcam. qnb'nin zararından kurtuldum ya, hepsinden artıya geçerim. öğlen bülent kurucuya götürdü. hakkaten pilav çok güzeldi. akşama doğru evkura gittim hali bakmaya... birkaç model baktım. beğendiklerim oldu. alıcam ordan. 1 fiyatına 2 tane oluyormuş. ama kesin ölçülere ihtiyacım var. eve gittim. eski halıyı salona serdim. gözünle görünce kafada canlandırmak daha kolay oluyor. ne alacağımı artık biliyorum. akşam evde dürüm yedim gene. para harcamama rejimimi çok sıkı takip ediyorum. pazartesi gününden bu yana para harcamıyorum. sadece pazartesi günü evshop borcunu ve berranın telefon parasını ödedim. kişisel harcaama sıfır.  pazartesi gününe kadar devam edic

 sabah uyandıktan sonra kıyafet hurçlarını bazanın altına yerleştirdim. dağınıklık biraz olsun toparlandı. bu hızla gidersem 5-6 seneye kalmaz, evi hale yola koyarım😁 kablonetten serkan'ı aradım. 2 gündür gelememiş ama bugün ilk olarak benim işime uğrayacaklarmış.10 gibi evden çıkıp karşıdaki kahvenin sahibiyle biraz sohbet ettik. ben adını zeki sanıyordum. fikri imiş. 1-2 gün önce kablonetçilerin yeni hat çektiklerini anlattı. hakkaten de yeni kutu ve hatlar var.biraz konuştuk sonra setbaşına gittim. kalabalık bir grup dükkanın önünde oturmuşlar. bülo yok. ben de katıldım. epey bir şamata yaptık. sonra bülent de geldi. suratı berbat. ilaçlar onu çok etkiliyor. sersemleme yan etkisi yazıyordu prospektüste zaten... bülo tam o durumda. evine git, dedim ama dinlemedi tabii... o sırada karşıdaki bir apartmana kablonet adamları girdi. serkan önce oraya geldi zannedip kapıda bekledim. dışarı çıktıklarında serkan mısın diye sordum. değilmiş. tam onlarla konuşurken telefonum çaldı. serkan

 sabah 7buçukta uyandım ve akşam 3buçuğa kadar evde kaldım. sabah 11 gibi kapı dan dan dan çalındı, ürktüm. kapıyı açtığımda evshop'un adamı çıktı karşıma. müşterilerinin adres kontrolünü yapıyorlar. evde ve dışarda yapacak bir sürü işim var aslında ama hiçbirşey yapmadım.  üşengeçlik ve erteleme huyumun abv. akşam anneme gittim. kalan bir tencere dolusu yalancı dolmayı yedim. uyuz şampuanı sürdürdüm sırtıma ve her tarafıma. banyoya girip yıkandım. tv'de atv habere maruz kaldım. allahım iyice bokunu çıkarmışlar. artık taraflı haber verme işi de bitmiş., direkt bok atma olayına girişmişler. allahım, o neydi öyle... oturup blog yazmaya başladım. geç saate kadar burada kalırım sanırım. saat 11 gibi evden incirliden ayrılıp evime gittim. o saate kadar trt1 de 2. mehmet dizisi başlamış. onu seyrettim. anneme biraz tarihi gerçekleri anlattım. kadın şaşırdı. 

 sabah 10' a kadar evde oyalandım. kablonetten serkanı aradım. yalvar yakar internet bağlantısı kurmasını istedim. kendisi bizzat gelip bakacağını söyledi. avukat serdar aradı. banka kayıtları celp edilecekmiş. banka bilgilerini istedi. ayrıca veraset ilamı da gerekecek. ve diğer mirasçıları da davaya dahil etmemiz gerekecek. ben de alinin tahliye işini söyledim. tüm evrakları toplayıp götürmem gerek.setbaşına dükkana gittim. bülo biraz toparlamış. poğaça aldı, yedik. gün içinde evshop'a gidip geçenlerde baktığım köşe koltuk takımını satın aldım. rengini çocuklar beğenmemişti ama başka renk yok. fiyatı ve şekli, büyüklüğü uygun. yapacak birşey yok. satıcı oğlandan başka renk bulursa onu ayarlamasını istedim. tamam dedi. inşallah becerir. tüm günü dükkanda geçirdim. dükkanın önüne tabure koyup orada oturuyorum. internetim gene bitmek üzere. o yüzden dükkanın internetini kullanıyorum. bülent çok büyük bir sipariş aldı. eline büyük miktarda para geçmesi lazım. bana olan borç durum

 Geceyarısı uyandıktan sonra saat 4 buçuğa kadar uyanık kaldım yatakta. Twiter'da izmirli bir kadınla müzik hakkında yazıştım tüm gece boyunca... sabaha karşı uyudum. 8 gibi uyandım. Kahvaltıda zeytin ekmek yedim. Annemin burgazdan istediği asma yaprağı kavanozlarını yanıma alıp önce setbaşına uğradım. Orada adnanla mustafayla konuşurken bülentin çok ciddi bir kalp problemi yaşadığını öğrendim. Sonra incirliye gittim. Annemle sohbet ederken murat kurumu neclanın mehmete benzettim. Annem hakkaten benziyorlar dedi. 2 yıldır işsizmiş. Eh, normal... sen çalıştığın belediyenin başkanına instagramda ağzına geleni söylersen... uzun bile sürdü işten kovmaları... Ben olsam ilk gün kovardım. Laf oradan Hüseyin geldi. Hüseyin hasta, böbrek iflas, karısı böbreğini verecekmiş. Hüseyin aradım. Konuştuk. Zeynep berilden bahsettik. Annem aramış. Istanbulda ev tutmuş. Beni baba saymadığı için hiçbirşeyden haber vermiyor. Ben de onu aramayacam. Onu evlat olarak görmek pek kolay değil. Beni asla sevm

 Gece yarını epey geçe uyandım. Ayşe berra uyumuş. Tuğba mesaj atmış. Aramasını söyledim. Aradı. Ahmetle yaşadığı sorunları anlattı. Sabah Ayşe berra'ya ilacını içermektedir için uyandım ve ardından yatmadım. Kahvaltı yerine dünden kalan pilavı bitirdim. Çok geçmeden berra da uyandı. Ona da sosis ve sosisli yumurta yaptım. Dün gece yarım bıraktığı filmleri izledi sonra. Ben biraz dışarı çıktım. Sahilde otururken adamın biri selam verdi. Meğer ihsanın daireyi satın alan adammış. Benim daireye de talip olmuştu. Sahildeki dairesiyle takas etmek isteyen adam. Biraz sohbet ettik. Sonra arka bahçeye gittim. Kemal abi orada. Bahçe makası verdim. Asmaları budadı. Eve çıktım. Kızlarla hazırlanıp kitap fuarı için yola çıktık. Kitap fuarı çok kalabalık. Benim almak istediğim kitabı basan yayınını katılmamış fuara. Kızlarla ayrılmıştık. Aradılar,  tekrar buluştuk. Parasızlıktan kavranması rağmen berra'nın istediği tüm kitapları aldık. Zeyno da kendine kitaplar almış. Ben birşey almayacaksı

geceyarısını geçe tuğbanın aramasıyla uyandım. 5-6 gündür görüşmemiştik. beni son aradığında görüşmek istemiyorum diyerek terslemiştim. hakkaten de görüşmek istemiyorum. artık görüşmemizin ne bana ne ona faydası yok. kendine bir hayat kurdu. bir yol çizdi. benimle sürekli temasta bulunarak arkasına bakmasına gerek yok. yoluna odaklansa iyi olur ama dayanamadı. gene aradı. ahmetle benim yüzümden kavga edip duruyorlarmış. daha ne olduğunu anlatamadan telefonu kapattı. gene ahmetle konuşuyor. aradım, açmadı. keşke hiç aramasa... hayatına baksa...  sabah ex'in telefonuyla uyandım. ilacı hatırlatıyor. yahu, alarm var telefonumda. kaçırmam imkansız. ayşeyi uyandırdım. ilacını yuttu. gene uyudu. ben uyumadım. bilgisayarda biraz tercüme yaptım. bir süre sonra ayşe berra da uyandı. dışarı çıkıp pizza malzemesi aldım. akşama pizza yapıcaz çünkü. ikimize tost yaptım. tost ekmeği ve tost peyniri ile sosis 1 ayı aşkın süredir dolapta bekliyordu. bitirmek lazımdı. berra 3 tost yedi. sonra zeyno

 sabah uyandıktan sonra uzunca bir süre yatakta oyalandım. sonra store perdeleri yanyana düzüp uzunluklarını kontrol ettim. en kısası bile yatak odası için uzun geldi. kestirmek mecburi. 10 santim kısaltıracam. stor perdeyi ve ajandamı alıp yola çıktım. önce perdeciye, sonra okula, sonra da kiracılara uğrayacağım. setbaşından geçerken caddenin köşesinden dükkana giren birini gördüm. mustafaya benzettim. merak edip dükkana yöneldim. hakkaten de mustafa. didimden hemen dönmüş. mustafa ile bir süre çene çaldık, çay içtik. sonra perdeyi alıp perdeciye götürdüm. oradan okula gittim. form imzalamak gerekiyormuş. ne formu, bilmiyorum.  okula gittim. idareciler yemekteymiş. epey bekledim. geldiklerinde muhammede bando-kurs çakışmasını söyledim. çok çocuk için çakışma oluyorsa düzeltebileceğini söyledi. faik ile form mevzusunu konuştum. form ayşenin yanındaymış. öğle tatiline kadar bekledim. çıkışta ayşeden formu aldım. ayşe ile biraz sohbet ettik. akşam burgaza gidelim mi dedim. sevindi, formu

evden epey geç çıktım. setbaşına uğradım. hepsi birden didime gitmiş. orda durmadım. perdeciye gittim. stor perdeyi kestirmem lazım. kesilip kesilemeyeceğini sordum. mümkünmüş. köşe koltuk takımı ve yemek masası için evkurla evshopa uğradım. para durumları mafiş olduğu için taksitle almaktan başka çarem yok. evshopta bir model beğendim. ebatları benim salona uygun. koltuğu gördüm katalogda sonra eve dönüp ölçüleri aldım. tekrar gittim. koltuğun tek rengi var. saks mavi. çocuklara resmini gönderdim. modeli beğendiler ama rengi açık renk istiyorlar. ama yok. sanırım masayı evkurdan, koltuğu evshoptan alıcam. akşam üzeri eve dönerken bol bol hindi fileto aldım. lavaş da aldım. dürüm yapıp yedim akşam yemeği olarak. yemekten sonra film izleyerek çerez ve meyve yiyerek günü bitirdim.